Gündeme dair pek çok konuşulacak konu var elbette, fakat millet olarak gerçekten akıl tutulması yaşadığımızı düşünmeden kendimi alamıyorum. Ortalıkta o kadar kirli bilgi ve haber dolaşıyor ki, dışarıdan olaylara objektif bakmak giderek zorlaşıyor. Bazen insan, sosyal medya detoksu yapması gerektiğini düşünüyor. Bu ülkede akıl sağlığını korumak, maalesef zor bir beceri haline geldi. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin yanı sıra, ekonomiden hayatta kalma mücadelesine, hatta bir ünlünün ölümüne kadar her şey, ikiye bölünmüşlük, kin ve nefret duygularıyla bilincimize yüklendi. İnsanlar artık nasıl düşüneceğini ve konuşacağını bilemez duruma geldi. Öyle bir kutuplaşma var ki, bazen "Ya siz, bu vatanın evlatlarısınız! Neden birbirimize saygı duyamıyoruz?" diye bağırmak istiyorum.
Bu vatan, ne zor şartlar altında vatan oldu. Milletin mücadelesi tarihlere konu olmuştur. Peki, ne zaman bu kadar çıkarcı, bencil, sadece kendi düşüncesini haklı gören ve bunu çevresine dayatmaya çalışan bir nesil olduk? Nerede bizim mücadeleci, yardımsever genetik kodlarımız? Ne oldu onlara? Nasıl silindi bu kodlar?
Aile bireylerinde, iş ortamında, trafikte, alışverişte ve toplumsal ilişkilerin olduğu her yerde kimsenin tahammülü kalmamış. Stres ve gerginlik normal olarak vücudumuza empoze olmuş. İnsanlar, günü bir şekilde bitirmek için çalışıyor. Sürekli bir döngünün içine sıkışıp kalmışız gibi; aynı günü tekrar edip duruyoruz ve bu sistemden çıkamıyoruz.
Nasıl çıkacağız bu döngüden, sistemden ve bu bilinçten?
Kendi üzerimize düşen, bilinçli bir birey olarak zihnimizi olumlu şekilde kodlamaktır. Çünkü birey, zihnini doğru şekilde şekillendirdiğinde, bunu enerjisine yansıttığında, yaklaşık 1000 kişi bu değişimden etkilenebilir. (Bilimsel olarak araştırılmış ve onaylanmış bir deneydir.) Ancak bu sorunu yalnızca bireysel düzeyde çözmek yeterli değildir. Bu konuda toplumsal bir çözüm geliştirmeliyiz. Devlete burada büyük bir sorumluluk düşüyor. Bozulanı tamir etmek, bozanın sorumluluğundadır. Bu yüzden toplumsal psikoloji derneklerinin kurulması ve zihinsel sağlığı yeniden yapılandıracak bir yazılımın geliştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, insanlık, kötülüğe doğru evriliyor.
Sonuç olarak, toplum olarak yaşadığımız bu kaos, sadece bireylerin değil, toplumsal yapının da zihinsel sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu durum, sadece kişisel bir sorun olmaktan çıkıp, tüm toplumun sağlıklı bir şekilde işleyişini tehdit eder hale geliyor. Bu yüzden, devletin ve bireylerin ortaklaşa bu soruna eğilmesi, toplumun kolektif bilincini onarması gerektiği aşikar. Bireysel değişim, toplumsal değişimin temelini atabilir, fakat bunun için önce toplumun bir araya gelip, ortak bir amaç doğrultusunda hareket etmesi şarttır. Aksi takdirde, akıl tutulması sadece bireysel değil, toplumsal bir alışkanlık haline gelir ve bu da toplumların uzun vadede çözülmesine yol açar. Bu yüzden, bu değişimi başlatacak ilk adım, toplumun kendi zihinsel sağlığını ve değerlerini yeniden yapılandırma isteğiyle atılmalıdır. Ve buna bir an önce başlanılması gerekmektedir.